2 Ağustos 2014 Cumartesi

Gerçek korku filmleri

Son yılların modası olan film başlangıçlarında ki gerçek olaydan alınmıştır sözleri kimi filmin inandırıcılığını arttırırken kimisi için ise tam tersi olabiliyor. Peki bunlar ne kadar gerçek, ne kadar kurgu ona bir bakalım;

İlk olarak klasiklerden başlamak saygıdandır diyelim.


Psycho (1960)

Gerçek Hikaye: Norman Bates karakteri, 1957 yılında cinayetten ve sayısız mezar hırsızlığından tutuklanan Wisconsin’li Ed Gein’den esinlenilerek oluşturulmuş bir karakterdir. Ed Gein’in mezar hırsızlığı yapmasının nedeni 1945 yılında vefat eden annesinden sonra yalnızlığa sürüklenmesi ve bu yalnızlık duygusunun onu deliliğe itmesidir. Merhum annesini tekrar diriltebilmek için, anatomi bilimini incelemeye başlar ve mezarlıklardan çaldığı cesetler üzerinde öğrendiklerini uygulamaya koyulur. Kendisini özellikle büyüleyen, kadın vücududur. Demek ki neymiş yalnızlık adamı bilime iter ama manyak yaparmış :D

The Exorcist (1973)

Gerçek Hikaye: The Exorcist romanının ve aynı zamanda filmin senaryosunun yazarı olan William Peter Blatty, Georgetown Üniversitesindeyken, 1949 yılında Maryland, Mount Rainier’da 13 yaşında aslında bir erkek çocuğunun yaşadığı Şeytan Çıkarma ile ilgili okuduğu makaleden etkilenmiştir. Hikaye yıllar yılı belki de aileyi koruma amacıyla çarpıtılmış. Bununla birlikte çocuğun gerçek evi Cottage City, Maryland’de, şeytan çıkarma ise St. Louis’dedir. Bu konuda defalarca filmler çekildi ve çekilmeye de devam edeceği kesin ancak kesin olan bir şey daha var o da Hıristiyanların şeytan çıkartma ayini dedikleri ile Müslümanların Cin çıkartma dedikleri şey aynı aslında.

Jaws (1975)

Gerçek Hikaye: Senarist ve yazar Peter Benchley 1916 yılında New Jersey sahilinde meydana gelen köpek balığı saldırılarından esinlenmiştir. O yılın Temmuz ayı boyunca yaklaşık 12 günlük bir süreçte, 5 kişi saldırıya uğramış ve 4 kişi hayatını kaybetmiş. Yaklaşık üç buçuk metre boyundaki beyaz köpek balığı 14 Temmuzda öldürülmüş ve midesinde insan kalıntılarına rastlanmış. Bugün bile hâlâ bunun bir köpek balığı saldırısı olup olmadığı tartışılırken, bazı bilim adamları bunun muhtemelen boğa köpek balığı olduğunu söylüyor. Aslında bir çok araştırma sonucuna göre köpek balıklarının insanlara saldırma olasılığı neredeyse sıfırdır. Yani sadece insanlara bilmediklerini satma taktiğidir.

Audrey Rose (1977)

Gerçek Hikaye: Frank De Felitta’yı bu romanı, daha sonra da filmin senaryosunu yazmaya iten olay, 6 yaşındaki oğlu Raymond’un daha önce hiç piyano dersi almadığı halde birdenbire mükemmel bir şekilde piyano çalmasıymış. De Felitta Los Angeles’da daha sonra bu konuyu araştırınca, Raymond’un bu yeteneğinin vücut bulma olduğunu öğrenir. Bunun anlamı, çocuğun daha önceden pek çok hayat yaşadığıdır. Bu olaydan sonra da yazar reenkarnasyona inanmaya başlar. Şimdi bu sizce ne kadar gerçek olabilir ki? Bu tamamen film daha ilgi çekici olması açısından yapılmış bir satış stratejisidir.

The Hills Have Eyes (1977)

Gerçek Hikaye: Film, 15. ve 16. yy’larda efsane olan, 40′a yakın kişiyi öldüren ve 1000′e yakın kişiyi yiyen, yakalanana kadar da 25 yıl boyunca mağaralarda yaşayan İskoç Alexander “Sawney” Bean’in hayatından esinlenerek yapılmıştır. Hayatı The Hills Have Eyes ve İngiliz filmi Raw Meat gibi dünya çapında pek çok hikayeye ve filme konu olan Alexander Bean’in yaşadığına günümüzde tarihçilerin pek çoğu inanmamaktadır. Koca ayak hikayesi kadar gerçektir. :D


The Exorcism of Emily Rose (2005)

Gerçek Hikaye: Film, 1968 yılında içine şeytan girdiği düşünülen 16 yaşındaki Alman Anneliese Michel’den esinlenerek yapılmıştır. Yıllarca felç, suistimal, açlık ve şeytan görüntüleri devam edince, 1975 yılında 2 rahip 10 ay boyunca şeytan çıkarma ayinleri düzenlemiş. Bu süre zarfında Anneliese zar zor yemek yiyebilmiş ve 1976 yılının Temmuz ayında açlıktan ölmüş. Ailesi ve rahipler yargılanarak, insan katletmekten suçlu bulunmuşlar ve 6 ay hapse mahkûm olmuşlar. Bu hikaye de ilk bahsettiğim'in aynısı olma ihtimali yüksektir zamanla erezyona uğramış halidir muhtemelen. Aslında buradan anlamamız gereken şey,bunların gerçek olma ihtimallaleri yüksek ancak tek bir olayın birden çok kez yorumlanarak kulaktan kulağa yayılmasıdır.

The Conjuring:

Ancak içlerinde bir film var ki konusunun dayandığı olaylar birçok kaynak tarafından doğrulanmış gibi gözüküyor. Filmde geçen olaylarla ilgili okumalar yaptığımız zaman Warren ailesinin paranormal olaylarla ilgili gerçek bir ünü olduğu açık. Bu ünü kazanmak için de büyük çaba sarf etmişler. Birçok gizemli olayı birlikte çözen ailenin araştırmasını yürüttüğü en önemli olaylardan biri olarak görülen Perron ailesinin başına gelenler ise The Conjuring filminin konusunu oluşturuyor.

Ed Warren bir konuşmasında İblis faaliyetinin üç aşamasından bahsetmiştir bunlar;

İstila…Fısıltılar, ayak sesleri, başka bir varlığı hissetme ve ardından ikinci aşamaya geçiş,
Baskı…Kurban bir dış güç tarafından hedef alınır…
Bu güç onun iradesini paramparça ederek üçüncü ve son aşamaya gelmesine neden olur…Ele geçirme.“

Warren’lerin filmde olduğu gibi paranormal olaylar sırasında çevrede bulunan veya direkt olarak kötü ruhlarla etkileşim içinde olduğunu düşündükleri gerçek bir odaları var. Bu oda ilerleyen zamanlarda müze olarak da kullanıma açılmış.
Filmin yönetmeni James Wan da Warren’lerin sıkı bir hayranıymış. Bu konuda “Her zaman Warren çiftinin çok büyük bir hayranı olmuşumdur. Onlara hakikaten hayranım. Teknik donanımlarla, kanıtları filme ve ses kasetlerine kaydederek modern dönem tarzındaki hayalet avcılığının öncülüğünü yapmışlardır. Böylesine çok hikaye, kitap ve filme öncülük etmiş oldukları için, araştırdıkları ailenin evi kadar kendilerinin de hikayenin odağı oldukları bir film yapmak gerçekten harikaydı.” diyerek onlara ve araştırmalarına olan hayranlığını hem dile getiriyor hem de aynı zamanda hayranı olduğu ikiliye filmiyle bir saygı duruşunda bulunuyor.
Ed Warren 2007 yılında hayatını kaybetmiş ancak eşi Lorraine Warren hala hayatta. Filmle ve olaylarla ilgili fikirlerini filmin yönetmeni James Wan’la birlikte değerlendirmiş.
Yaşanmış olayları dinleyince inanmak yada inanmamak size kalmış ancak, etkilenmemek elde değil. Etkilenenlerden biri de filmin başrol oyuncusu Vera Farmiga olmuş. Farmiga “Senaryoyu araya zaman koyarak okudum çünkü çok yoğun hisler yaratıyordu: Dehşet, korku, şok. Evde okumak istemedim. Kendi açımdan en güvenli şeyin onu başka bir yerde ve gündüz okumak olduğunu tahmin ettim.” diyor. Ancak bununla da kalmıyor ve  “Dizüstü bilgisayarımı açtığımda ekranda boydan boya uzanan beş tırmık izi vardı. Bunun açıklamasını bilmiyorum. Bildiğim şey, bilgisayarımı düşürmediğim ve çocuklarımın da onun üzerine basmış olmadıkları… bunun üzerine dizüstümü kapattım, kenara koydum ve sonra aklım başımdan gitti.” diyor. Sonuçta böyle bir karakteri canlandırabilmek için bir nebze de olsa hem gerçek olaylara hem de filmini kendini kaptırması gerekiyor gibi gözüküyor. Ancak, Warren’ların filme çekilen tek davaları bu değil. Warren’ların en bilinen iki davasından biri olan Amityville olayı da iki kez beyazperdeye uyarlanmış. The Conjuring, Warren ailesinin içinde bulunduğu paranormal olaylarla ilgili çekilen ne ilk ne de son film. Gerçek olaylardan uyarlandığını söyleyen pek çok korku filmi daha çekilecektir buna eminim. Ama bunların hangileri gerçekten gerçek!

Bu videoda gerçek Lorraine Warren ve meşhur odayı görebilirsiniz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder